Ben doğma büyüme hayvancıyım, hala öğreniyorum

Evet Sayın Okurlarım, geçen hafta ilimizde, büyük umutlarla, büyük emeklerle, çok büyük rakamlı maliyetlerle ve teknolojiyle donatılarak, yanlış yerde kurulan ari olmak isteyen çiftliklerimizden bahsediyorduk. Mevzu derin, yara büyük ve heba olan ümit ve hayaller… Özeleştiri yapıyoruz ya… Bilenler bilir, çıraklığını yapmadığın bir işin patronluğunu yapamazsınız. Hayal edip yapmak başka, başarmak başka. Ben bölgemizdeki bir süt hayvancılığı işletmesinin 2017 yılında arilik başvurusu yaparak, ilimizde “Çiğ Süt Satışı İzini” aldığını biliyorum. Bugün İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin yaptığı ve televizyonlarda haber olarak gösterilen, ineğin memesinden soğuk tanka, oradan da el değmeden şişeye doldurulduğunu gösteriyor. Bu işletmenin, daha modern bir sistemle, ısıl işlem görmeden, otomatik dolum makinesiyle, seri şekilde dolum yapıp aynı bant üzerinde kapağını kapatıp, etiketini vurup, üzerine tarihini atıp soğutuculu araçla, soğuk zincirli, memeden tencereye kadar, Alo Süt Hattı kurup, sütünü perakende olarak sattığını biliyorum. Bu arada, ormandaki otlardan faydalanarak hayvanların sağlığını, verimini ve yaşam standardını yükseltmek isteyen işletmenin “Arilik Belgesi” sırf hayvanlarını ormanda otlatmaya çıkardığı için iptal edildi.
Şimdi ben de buradan yetkililere soruyorum; Şu anda önceden “Burada hayvancılık olur” diyerek ruhsat verdiğiniz, kırsal kalkınma ve hayvancılık desteklerinden, yararlandırdığınız çiftliklerde; Verem hastalığının çıkabileceğini öngöremiyorsunuz. Ama hayvanlarını ormana otlatmaya çıkardığı için Kırklareli’nin ilk ve tek doğal süt üretip, ineklerin memesinden, evdeki tencereye kadar, soğuk zincirde, Alo Süt Hattıyla servis yapan işletmenin, Arilik belgesini, hastalık bulaşır diye iptal edildiğini biliyorum. Bu arada hayvancılığı başarılı bir şekilde devam ettiren çiftliklerimizi de tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Hayvancılığın, saha çalışması gerektirdiğini, diplomanın yanı sıra çevre bilgi ve tecrübesi gerektirdiği gerçeğini unutmamalıyız. Biz orman köylüleri, hayvancılığı asırlardır ormanlarda yapan bir ecdattan geliyoruz. Şu anda bize damızlık ve etlik hayvan satan Devletler hayvancılığını orman ve meralarda yapıyor. Bizler de onların pazarı olduk. Bunu tersine çevirebilecek, bilgi ve tecrübe sahibi köylülerimiz var. Sayın Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli köylerimizdeki tespiti güzel yaptılar. “Gençlerimizi köyde tutmalıyız” diyerek yıllardır görülemeyen bir gerçeği söylediler. Ben şimdiye kadar hayvancılığın sorunlarını Bakanlığımıza; yetkililerin doğru anlatamadığını düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan; Gece gündüz çalışıyor ve yetkililere “Çalışma sahanıza inin” diye sesleniyor. İnşallah biz de görürüz ve bölgesel bir çalışma yaparak; “A köyünde keçi ve koyun olur. B köyünde sığır olur. C köyünde manda olur” diyerek güzel bir saha çalışmasıyla; yatırımcılarımızı orman köylerimize çekeriz.
Köyde hayvancılık yapanları da; “Ortak malı köpekler yemez” yerine “Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz” mantığından yola çıkarak, tam tesisat “Birlikte Hayvancılık” modelleri sunularak, onların hayat standartlarını yükseltirsek, yani kızlarımızı da köylere gelin verecek duruma getirirsek, hem köyden kente göçü önler, hem de Avrupa standartlarında üretim yaptığımız zaman; et, süt ve damızlıkta dünyada yerimizi buluruz. Çok şükür daha köylerimizde hayvancılığı çok iyi bilenlerin hepsi ölmediler. Hayvancılık; doğru yerlerde, doğru barınaklar, bölge ve arazi koşullarına uygun hayvan ve doğru bakıcı ile olur. Bize okulda öğretmenlerimiz; “Problemi anlamak yarı yarıya çözmek demektir” derlerdi. Ve Sayın Bakanımız Pakdemirli problemi anladılar. “Sorunu yerelde çözüp, ne gerekiyorsa yapacağız” dediler. Hepimiz anladık ve bedel ödedik ki, hayvancılık sadece merak, para ve teknolojiyle de olmuyor. Ben doğma büyüme hayvancıyım, hala öğreniyorum. Bizim hayvancılığımızın sıkıntıları, çözülmeyecek sıkıntılar değil. Köylülerimizin de hayvancılık, bilgi ve tecrübelerinden yararlanarak; hayvancılığa meraklı yatırımcı işadamlarımıza buradan seslenmek istiyorum; Yatırımlarınızı atalarımızın hayvancılık yaptığı yerlerde, mera ve orman içlerindeki müsait alanlarda; entegre tesisler (doğal süt ve ürünlerin imalatı) kurarak yapın ve hayvanlarınızı otlatın. Yani siz hayvanlara çalışmayın, hayvanlar size çalışsın. Ormandaki inekler her yıl bir buzağı, yıllık 5000-6000 litre süt verir ve 9-10 tane buzağı yapar. Bu yazdıklarımı ben uyguladım. Şu anda uygulayan orman köylülerimizin uygulamalarına da şahidim.
Sayın okurlarım, bu hafta da köşemizi doldurduk. Haftaya görüşmek üzere sağlık, mutluluk ve bol bereketle kalın.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol