"Başbakan'ın selamı var"

Ankara'da yapılan 106'ncı AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısına katılan Kırklareli İl Başkanı Alper Çiler, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun
selamları ile kente döndü. Verimli bir toplantı
yaptıklarını belirten Çiler, yeni dönemin bu ikinci toplantısı ile birlikte yenilenmiş olarak kaldıkları
yerden Kırklareli için devam edeceklerini vurguladı.

AK Parti Kırklareli İl Başkanı Alper Çiler, beraberindeki İl Kadın Kolları Başkanı Hazel Yolgiden ve İl Gençlik Kolları Başkanı Bahadır Kovankaya ile birlikte Ankara'da AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısına katıldı.
Burada gerek AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile gerekse Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş'ın katılımı ile yapılan toplantıların fazlasıyla verimli geçtiğini dile getiren Çiler, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun verdiği mesajlarla da gerek kendileri için gerekse Türkiye için önemli mesajlar aktardığını dile getirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasında büyük bir misyonun temsilcisi olduklarını, hep beraber 1 Kasım'da büyük bir demokrasi zaferi yaşadıklarını anımsattığını, AK Parti'nin, Türkiye'ye hizmet şiarıyla çıktığı yolda yürüyüşünü emin adımlarla sürdürdüğünü ve kurulduğu günden bugüne başarı grafiğini yükselterek yürüyüşüne devam ettiğini vurguladığını anlatan Çiler, Başbakan Davutoğlu'nun "AK Parti milletle buluşmasaydı bu hareket bu kadar yol alamazdı. Sizler milletin dertleriyle dertlenmeseydiniz, gece gündüz demeden milletin huzuruna çıkmasaydınız, bu millet için hizmet yolunda koşmasaydınız bu başarıyı yakalayamazdık" dediğini aktardı.
Başbakan Davutoğlu'nun bu hareketin mimarları arasında il başkanlarının da önemli bir noktada durduğunu dile getirdiğini söyleyen Çiler, Başbakan'ın; "Sizin emekleriniz, sizin alın teriniz bereketlenmiş ve mücessem bir halde AK Parti olmuştur. Bu parti hepimizindir, hepinizindir. Bugüne kadar kim bu harekete katkı verdiyse, kim bu topluluk eliyle ülkemize, milletimize hizmet ettiyse, kim alnını bu hareket için terletmiş ve kim elini bu hareket için semaya yükseltip dua etmişse Allah ondan razı olsun. Bizler için siyaset sorumluluk ve emanettir. Mevki ve makam değildir. AK Parti'den önce siyasetçiler topluma yük olurdu. Sorumsuz, hırslı siyasetçilerin bedelini toplum ödedi. AK Parti, topluma yük olan siyasetçileri toplumun sırtından indirdiği gibi toplumun sırtına yüklenen diğer yükleri de aldı.
Siyaset kurumu, AK Parti ile yeniden itibar, güç ve saygınlık kazandı. Kurucu Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız, AK Parti'nin kuruluşunu milletimize müjdelerken, 'Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak' demişti 2001'de. Ondan sonra Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Bundan sonra da eski Türkiye'yi getirmek isteyenlere hiçbir şekilde geçit vermeyeceğiz. Bu şiarla kolları sıvadık ve her soruna çözüm ürettik. Millet bize güvendi. Biz milletin desteğine güvendik. Bir daha o karanlık günlere dönmemek için milletimiz bize el ve yürek verdi. Vicdan ve merhametiyle destek verdi. Biz de milletin ihtiyaçlarını, önceliklerini her şeyin üstesinde tuttuk. Yegane pusulamız milletin gündemi, talepleri ve tercihleri oldu. Seçimleri kazanmak ve iktidar olmak bizi rehavete sürüklemedi" sözlerini dile getirdi.
Biz milletimize tutamayacağımız sözü vermeyiz
Başbakan Davutoğlu'nun İl Başkanları Toplantısında kendilerine yaptığı konuşmadan satır başlarını aktaran Çiler, Başbakan'ın şu sözlerini bildirdi;
"1 Kasım sonrası gerçekleştirilen toplantıda milletimize verdiğimiz her sözü mutlaka yerine getireceğimizi söylemiştim. Biz milletimize tutamayacağımız sözü vermeyiz, verdiğimiz her sözü de Allah bize ömür verdikçe tutarız. Hükümetimizin kurulmasının üzerinden kısa bir zaman geçti. Buna rağmen hızlı adımlarla ilerliyoruz. Eskiden vaatler verildi mi, bir seçim dönemi geçer, iki seçim dönemi geçer, o vaatler yerine getirilmezdi. Bu kısa sürede seçimden önce milletimizin huzurunda dile getirdiğimiz vaat ve müjdelerimizi hayata geçirmek için büyük gayret gösterdik. Hamdolsun büyük bir oranda da sözlerimizi gerçeğe dönüştürmüş durumdayız.
Bugün itibarıyla, son Bakanlar Kurulu'nda tekrar gözden geçirdik, Meclis'e sevk edilenler ile 3 aylık programın reformlarının yüzde 40'ını, vaatlerin ise yüzde 66'sını gerçekleştirdik. İnşallah Mart ayı bittiğinde, 3 ay dolduğunda vaatlerimizin tamamını yerine getirmiş olacağız.
Sizler sokağa çıktığınızda başınız dik yürüyeceksiniz. Hiç bir AK Parti teşkilat mensubunun başının öne eğilmesini istemiyorum. Bizim tek amacımız milletimizin ve devletimizin güçlenmesidir, toplumun tüm kesimlerinin rahatlaması, huzur ve refahın artmasıdır.
Yeni Anayasa
ertelenmez
bir ihtiyaç
12 Eylül darbe zihniyetinin bir ürünü olan mevcut anayasa ile artık Türkiye daha fazla yoluna devam edemez. Bu bir zuldür. Darbe anayasasıyla yönetiliyor olmak bir zuldür.
Şimdi kimse benden, 'hayır' oyu verdiğim 1982 Anayasa'sını savunmamı beklemesin. O gün gururla ve gençlik heyecanı ve kararlılığıyla direniş ruhuyla da göstere göstere verdiğim 'hayır' oyunun gereğini yapacak inşallah bu darbe anayasasını tarihe gönderip bu milletin seçtiği Meclis'in yazdığı bir anayasayla yine bu milletin huzuruna gidip destek isteyeceğiz. Bunu da yapacağız. Bu konudaki kararlılığımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Bunu gerçekleştirirken de Türkiye'de mutabakat anlayışının gereği olarak herkesin aklen de istemesi gereken şey o ki hep beraber bu anayasayı yapabilelim.
Yeni anayasa Türkiye'yi geçmişin baskıcı, vesayetçi, ötekileştirici zihniyetin tezahürlerinden kurtaracak olan bir anayasa olmalıdır. Ruhuyla, özüyle insan odaklı, insana saygıya dayalı ve temel hak ve özgürlüklerin çerçevesini çizen bir anayasa olmadır. Vatandaşlarını bir bütün olarak görmeyen, vatandaşlarını birer potansiyel tehdit, tehlike olarak gören bir anayasa yeni Türkiye'nin anayasası olamaz. Aslında Türkiye yeni bir anayasaya yıllardır ihtiyaç hissediyor ama bunun gereğini yapmaktan siyasi kadrolar çekiniyordu. Bizim yeni anayasayla birlikte yeni bir zihniyeti de devreye sokmamız lazım.
Bu sadece AK Parti'nin değil Türkiye'nin meselesi
AK Parti, aldığımız kararla hem parti içinde bir mutfak oluşturacak ve anayasa çalışmalarını bizzat benim başkanlığımda toplanacak parti içindeki heyetle takip edeceğiz hem bu parti içindeki mutfağımızdan oluşacak fikirlerle uzlaşma komisyonu üyesi arkadaşlarımız orada görüşlerimizi dile getirecekler hem de sivil toplum kuruluşlarıyla, anayasa profesörleriyle, aydınlarla sürekli temas halinde Türkiye'nin ihtiyacına cevap verecek, çağdaş, kendi geleneğimizden gelen ama çağdaş demokratik kurallara sahip ve bu kurallarla desteklenmiş bir anayasayı yazabilmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
Bu süreç bir uzlaşma süreci, uzlaşma noktalarını çoğaltma süreci olarak görülmelidir. Komisyonda yer alan diğer partilerin de uzlaşma ruhuna uygun, yapıcı, kapsayıcı ve ciddi katkılar vereceğine inanıyorum. Mademki 'Türkiye'de yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu' konusunda hepimizin ortak bir kanaati var, kompleksiz bir şekilde ve konuyu kişiselleştirmeden, partileştirmeden tartışmamız lazım."
Başkanlık sistemini biz savunuyoruz
Başkanlık sistemini biz savunuyoruz. Karşı çıktıkları bir husus varsa onu gündeme getirsinler. Niçin karşı çıktıklarını anlatsınlar. Parlamenter sistemi savunsunlar biz de gerektiğinde onu eleştirelim. Her şeyi açık, şeffaf tartışalım ve günün sonunda en doğru anayasayı hep beraber yapalım. Ve çocuklarımıza torunlarımıza bu mirası bırakalım. Bu süreci siyasetin güncel polemiklerinden siyasi çekişmelerden uzak tutmamız, basit siyasi menfaat hesaplarına kurban etmememiz gerekmektedir. Farklı fikirlerin ortaya çıkmasını biz bir kazanım olarak görürüz. Yeter ki yapıcı bir şekilde tartışabilelim ve ortak akıla, ortak geleceğe mührümüzü vurabilelim. Geçmişte neyin yanlış olduğunu, nelerin sistemin işleyişine engel teşkil ettiğini tespit ederek işe doğru yerden başlayalım. Çarpık ve bir anlamda doğasından da tümüyle saptırılmış bir parlamenter sistem, özellikle 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan süreçlerinde yaşadık, bunu savunmak yerine hür, insan hak ve hürriyetlerine dayalı başkanlık sistemini ya da karşısına konulacaksa alternatif ne getiriyorlarsa parlamenter sistemi o dokusuyla konuşalım. Ama kimse bugünkü sistemi bize çok iyi işleyen bir parlamenter sistem gibi satmasın, anlatmasın, pazarlamasın. Hep beraber sanki yeni bir kurucu meclis iradesiyle en doğrusunu birlikte yaparak, tartışarak yol alalım, mesafe alalım.
Bugün AK Parti iktidarlarının dirayetli yönetimi bu problemlerin çıkmasına engel oluyorsa, bu tamamıyla bizim siyasi ahlakımız ve geleneğimiz içinden gelen sorumluluk duygumuzla oluyor. Sistemin iyi işlemesi dolayısıyla olmuyor. Allah muhafaza 1 Kasım sonrasında istikrar oluşmamış ve bir koalisyon dönemine geçilmiş olsaydı, bu anayasanın ne kadar çok krize gebe olduğunu o zaman görmek zorunda kalırdık. Bu yapısal sorunlar Türkiye'ye yıllar kaybettirdi, ağır bedeller ödetti. Bu sıkıntıları yeniden yaşamak istemiyorsak kendisi sorun teşkil eden değil, sorunları çözme kabiliyeti olan bir anayasa yazmak zorundayız."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol