ARAYIŞ

Herkes mutlu olmak ister, ne yazık ki onu hep uzaklarda ararız.
Oysa bir gün şöyle rahat bir nefes alıp, gönlümüzü alabilsek dizimize, onunla yakından ilgilensek kim bilir nelere şahit olurduk acaba?
Ummadığımız mucizeler, mutluluk aramaktan nice yaşanmamış günler sergilenirdi gözler önüne.
Her gün yeni bir sabaha uyanmanın, acı çekmeden nefes almanın mutluluk olduğunu anlardık belki.
Akşamların üstümüzü huzurla örtmesi, rahat uykularımızın rüyalarla buluşması.
Dilediğimiz zaman dilediğimiz yerde olabilmek, sonra evimizin kapısını açıp içeri girebilmek.
Televizyon veya bilgisayar karşında keyifle bir çay yudumlayabilmek.
Yarına aç kalmayacağımızı bilebilmek.
Yağan kara, doğan güneşi görebilmek.
Sevdiklerimize dokunabilmek, onlarla ağlayıp gülebilmek.
Sokaklarda rahatça dolaşabilmek……
Top tüfek seslerini tanımadan yetişen bir nesil, mutluluğun kendi olmalı.
Ağlayan bir çocuğun yüzünü güldürebilmek, rüzgârların peşinden koşabilmek.
Mutluluğun esintisidir.
Bulduğumuz bir kedi yavrusunu bağrımıza basabilmek, yoksul bir insana el uzatabilmek.
Dostlarla buluşunca kahkaha ile taşabilmek, en umutsuz anlarda bile umutla yaşayabilmek.
İyilikle kötülüğü ayırabilmek, dertli bir insanın derdini dinlemek.
Hatta bazı, bazı, gözyaşı bile silebilmek mutluluğun kendisidir.
Dilediğimiz ayakkabıyı alamadık diye üzüleceğimiz yerde, ayaklarımızın bizi dilediğimiz yere götürmesi mutluluk değil midir?
Sıhhati yerinde olmayıp da pahalı lokantalarda hiçbir şey yiyemeyenlerden değil, huzurla her aşı yiyebilmek mutluluk değil mi?
Gösterişler, egolar bir yana biz, biz, gibi yaşamaya alışmalıyız.
Mutluluğu uzaklarda değil, yakınlarımızda ararsak mutlaka buluruz.
Karanlık gecelerde ufacık bir ışık bile mutluluğa yol gösteren bir anahtardır.
Sessiz hallerimizi bile okumasını bilmeliyiz.
Mutluluk belki de bakıp da göremediklerimizdedir.
Ne dersiniz?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol