Hayır, amacım, arzum, ereğim, birilerinin dayattığı "Anneler Günü" değil.
Anacığımı, hiçbir zaman "Anneler Günü" saçmalığında telefonla aramamıştım. Ya bir gün önce, ya bir gün sonra aramış ve ona demiştim ki her seferinde: "Anacığım. Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, di mi?"
"Bilmem mi ba kızanım!" derdi.
"Anacığım. Ben seni hiçbir zaman 'anneler günü' denen saçmalık gününde aramayacağım. Çünkü ben seni yılda bir değil, yılda 365 gün seviyorum, canım anacığım," derdim, sevinirdi.
Anacığım, 2008'in 9 Mayıs günü sustu. Sorsam da söyleyemezdi, baksa da göremezdi.
Ertesi günü vedalaştık ve bedenen ayrıldık. Ama o hep bende kaldı. Tek ve en gerçek aşk.
Ona şiirler göndereceğim. Ona şiirlerle sesleneceğim izniniz olursa.
Sözü gereksiz uzatmanın yararı yok.
"Ana beni bekle yaşlanacağım
O zaman elimden tutarsın yine
Şefkatin tükenmez yüceliğiyle
Altıma bir döşek atarsın yine
Ana o günleri görürsem eğer
Elimde bir baston belim iki kat
Elimi elinden bırakma sakın
Kendine bir yer aç başucumda yat
Sevdalar hep yalan senden gayrısı
Ana senden sadık yar bulamadım
Bir tutam tatlı söz boşmuş gerisi
Yüreğinden sıcak yer bulamadım
Seni andığımda dolan gözümden
Uzanıp yaşları silersin yine
Tasanın zerresi vursa yüzümden
Huzurlu olmamı dilersin yine
Kadim yoldaşını unutma sakın
Babamı bırakma seninle dursun
Gençlik tükeniyor yaşlılık yakın
İhtiyar halimi o dahi görsün
Uzaktayım sesim seni bulur mu
Ana sen yaşlanma hep böyle genç kal
Ardımdan bir el sallarsın olur mu
Bahçe kapısından süzülürken sal" demiştim, dinlememiş, gitmişti.
Üzülmüştüm. Bakakalmıştım ufka, boş gözlerle, sanki dönüp gelecekmiş gibi.
"Ufacıktım küçücüktüm
Apak topak bir çocuktum
Açılmamış tomurcuktum
Anama gönül bağlardım
Hüznünü aklıma takıp
Yüreğimi ona yakıp
Gözlerine bakıp bakıp
Anam ağlar ben ağlardım"
Babam da çaresiz kalmıştı onun yokluğunda. Hanemiz adeta fetret devrine girmişti. Bir belirsizlik, bir düzensizlik, bir kararsızlık yaşamıştık 2008 yazında. Yaptığımız işlerden keyif almaz olmuştuk, yapacağımız işlerde kararsızdık. Böylesi bir dağınıklık.
"Sensizlik büyük bir zulüm
Yaşamda tükendi volüm
Sen gidince sanki ölüm
Uykusuna yattık ana
Dualar senin adına
Düşmüşüz senin yadına
Dik dururuz inadına
Bakma manen battık ana
Senin ile durdu zaman
Başımız hep duman duman
Susmuştun ya işte o an
Öksüzlüğü tattık ana
Şenlendiremedik yurdu
Öksüz kaldı kuşu kurdu
Huzurumuz dibe vurdu
Gamı gama kattık ana
Kadınsız ev boş bir kovuk
Ağustosta bile soğuk
Anasızlık hepten büyük
Alâsına çattık ana
Ah senli zamanlar neydi
Huri melek sevgiliydi
Sen varken her şey iyiydi
Dertle pata pattık ana
Hem tıfıl hem de irimiz
Hoşnuttu ölü dirimiz
Sen bizleyken her birimiz
Mutlu birer zattık ana
Hoşlanmazdın satın derdin
Bu aklı bize sen verdin
Müjde muradına erdin
Kuzuları sattık ana
Berrakiyim gönül coştu
Anasına doğru koştu
Kanatlanmış göğe uçtu
Diyerek aldattık ana"
Her fırsatta anımsıyorum onu. Yaşamın her gerçeği bana onu getiriyor. Şöyle ki:
"Huzur bulduğum uykuda
Sığındığım kuytuda
İçtiğim her yudum suda
Yediğim helal yudumda
Anamı yaşıyorum
Kaynayan tencereden ritmik tıkırtılarda
Baktığım pencereden daldığım uzaklarda
İçtenlikli kahkahada
Sakınan kıkırtıda
Anamı arıyorum
Önüme ufalanan bir kırıntı ekmekte
Sarılıp okşayarak "güzel yavrum" demekte
Aba çuha yün çorap örekede sümekte
Gözlerim nemlenince mışlayıp sümkürmekte
Velhasıl şu Berraki ömrümü tüketmekte
Anamı buluyorum"
Bir bayram sabahı yanına vardım. Onunla konuştum usul usul. Sesi çıkmadı. Belki duymadı, belki konuşmadı.
"Seni göresedim birden
Yüreğime özlem soktun
Yola düştüm sabah erken
Anacığım geldim yoktun
Hani ıradığın yerden
Geciksen de gelecektin
İrkilip sancıdım birden
Yüreğime sızı ektin
Sustum havsalam almadı
Gözlerimden çisi döktüm
Yapacak bir şey kalmadı
Çaresiz boynumu büktüm
Berraki canım acıdı
Şafak söndü soldu seher
Mememin dibi sancıdı
Belki dedim başka sefer"
Anacığım.
Özlüyorum.
ağlattın ya beni bugün tebrik ederim seni Hasan bey