AĞLATAN ŞARKI

2005 yılının Ekim ayında Kırklareli'ye gelişimle birlikte peşpeşe tanıdığım sanat yürekli insanlardan biridir Firdevs Büyükateş. Yüreğinde yangın barındıran…
Bugünkü Bulgaristan'ın zamanla Türk toprağı olduğu dönemlerde Deliorman diyarı Şumnu'da, Şumnu'nun Kaykı köyünde tanışmış dünyayla. Kaykı köyünün Bulgaristanca adı: Stoyan Mıhaylovski. İlkokul döneminde büyük bir onur yaşamış: Dünyaca ünlü onurumuz, gururumuz Nazım Hikmet'in karşısında, o büyük söz ustasının ünlü "Kapıları Çalan Benim" şiirini okumuş. Bu onuru yaşamış. Start noktası iddialı.
Bulgaristan'da doğmuş, yaşamış öylesi büyük değerler var ki. Bunları kısaca anmak, en azından isimlerini burada geçirmek gerekirse… 2000'li yılların ilk yarısında Terzidere'ye gelen, köy evinde, baba ocağında tanıştığımız Mustafa Keloğlan geliveriyor aklıma hemen. Dünyaca isimli fabl yazarı Lafonten ayarında bir usta. Duvarı, taşı, bulutu, hayvanı, canlının, cansızın uzuvlarını konuşturan, insanı doğadaki tüm varlıkla örnekleyebilen ve bilgilendiren, aydınlatan bir insan.
Firdevs Büyükateş'in bana verdiği çeşitli kitaplarda tanıdığım şairler, ozanlar ayrıca. Örnek mi? Ahmet Emin Atasoy. Hüseyin Rasim Güler'le Topkapı Suriçi'nde tanışmıştık, Firdevs hanım sayesinde, Hatice'yle birlikte. Öylesi bir coğrafyada, böylesi bir ortamda ve edebiyat harmanında mayalanmış bir hamur… Böylesi bir doğada filizlenmiş bir fidan… Ülke özlemi bir yandan…

BENİ YURDUMDAN EDENLER
Umutlarımı kül ufak
Yurdumu uzak edenler
Şimdi el uzatarak
Benden dostluk dilenenler

Geçmişimi toz duman
Vatanımı haram edenler
Benden daha tarumar
Fareye dönüşen devler

Ne ayrılık bir kader
Ne de kader ayrılıktı
Beni yurdumdan eden
Beş asırlık yumruktu

Kanından canından geldiği ulusa olan tutkusu zaten damarında dolaşırken… Bir adım yanıbaşındaki…
TÜRKİYE'M
Gönüllere akışına
Hasretle yakışına
Evrensel bakışına
Mest olmuşum TÜRKİYEM

Kültürlerin başkentine
Kasabalarına kentine
Atatürkçü gençliğine
Mest olmuşum TÜRKİYEM

Ozanların ocağına
O, cennetten kucağına
Denizine mercanına
Mest olmuşum TÜRKİYEM

Toprağına taşına
Baharına kışına
Yaşlanmayan başına
Mest olmuşum TÜRKİYEM

Şehidine erine
Bayrağının rengine
Cumhuriyet seline
Mest olmuşum TÜRKİYEM.
1989'da yaşanan sevimsiz tufan… Zaten yürekte hiç dinmeyen, ebedi yaşayan…
VATAN HASRETİ
Sensiz mutluluğun tadı yok
Çaylar bile ayrılık acısı
Karşımda PARİS, NEWYORK
Gönlümde ayrılığının yası

Milyonluk kentler bom boş
Caddeler üstüme üstüme geliyor
Asırlık ağaçlar bile sarhoş
Dallarını yerlere seriyor

Yurt benim mekân benim
Attığım adımlar yabancı
Bakıyor da görmüyor ki gözlerim
Hasret olmuş başımın tacı

Koştuğum yollar diyar benim
Saçlarımı okşayan şımarık rüzgâr
Mutluluğa uzanmıyor ellerim
Almadıkça gönlümü efkâr

Elimdeki bilet mucize
Çözüyor gönlümün buzdağını
TÜRKİYE toprağına girince
Dağılıyor yüreğimin dumanı

Ömrüme sarılmış sarmaşık gibi
Hasretinle kanasa da yüreğim
TÜRKİYEM'den başka güzeli
Tanımıyor ne gönlüm ne gözlerim

Sosyalizmin, komünizmin evrensellik diye öğretildiği, tüm ırkçılığı, insan ayrımını reddedişinin anlatıldığı bir dünyada… Jivkov diye birinin ortaya çıkıp birilerinin oyuncağı olarak sosyalizmi tüm dünyanın gözünde iki paralık edişinin ardından… Türkiye'de kurulan zorunlu ve yeni yaşamın bize armağan ettiği Firdevs Büyükateş… 2005 Ekiminde tanışmıştık ya hani. Zaman içinde şiirleştik, söyleştik, biliştik ve bugünlere geldik. İki yıl önce, 2009'da basılan "Yüreğime Ektim Seni" kitabına, "Yazar mısın?" demişti de… Seve seve katılmıştım satırlarımla. Hızla güzelleşen, kalitesi çok hızlı biçimde gelişen şairliğine bu kez daha yakından bakarak, daha bir duygumu, yüreğimi katarak… Yanındayım.

AĞLATAN ŞARKI
Bir ağlatan şarkın vardı dinlerken
Başkasından alamadım tadını
Yüreğimi titretirdi inlerken
Yaşıyordun adeta o kadını

Sustur artık ağlatan o şarkını
Cana çevir sevgilerin arkını
O şarkıda buldum aşkın farkını
Sonsuzluğa yazdım senin adını

…diyerek koyacağım son noktayı. Bakalım o ne diyecek…