ADINI SIZ KOYUN

Adina Birlesmis Milletler mi yoksa birlesmis sirketler toplulugumu denilse daha iyi olur bilemiyorum. Yalniz görünen gerçek odur ki, bu kurulusun artik amaç ve islevini yerine getirmekten, yaptirim uygulamaktan bile aciz bir konumda oldugudur.
Basta A.B.D. olmak üzere onun gibi düsünen emperyalist güçlerin çikar ve istekleri dogrultusunda kararlar alan bir kurulus hüviyetine bürünmüstür.
israil-Lübnan arasinda çikan ve 33 gün süren, ardinda milyonlarca mülteci, binlerce yarali, yüzlerce ölü ve maliyeti milyarlarca dolarlarla ifade edilen büyük bir tahribat, yikim ve tam anlamiyla katliamin olusmasina bile bir ayi geçkin zaman hiç ses çikarmadan seyirci kalan aciz bir kurulus.
Bu savasin çikis nedenini hepiniz hatirlayacaksiniz. israil'in iki askerinin kaçirilmasi. iç hukuk, dis hukuk ve egemenlik hakkina saldiri sözleriyle, büyük koruyucusu A.B.D. yi ve diger emperyalist güçleri de arkasina alan israil, bütün dünyanin gözü önünde yikim ve katliamlarina basladi. Birlesmis Milletlerde tik yok. Bir karar alinamiyor. Hatta kendi dört gözlemcisinin ölümü nedeniyle bile israil'e karsi kinama karari alamiyor.
Nasil oluyor da Birlesmis Milletlere üye olan o kadar Devlet Temsilcileri çogunlukla bir karar almaktan aciz duruma düsebiliyorlar diye düsündügümüzde de, iste burada ister istemez insanin aklina sirket yönetimi semasi geliyor. sirketin kuruculari ve o sirket içinde büyük pay sahipleri olan devletler onca devletin temsil edildigi bir birlesim içinde, çikarlari dogrultusunda kendi güçlerini ortaya koyuyorlar. Diger devletlerin temsilcileri ise orada sadece çogunluk yapmaya yarayan birer üye siradan bir ortak sifatini tasiyorlar.
Birlesmis Milletler toplulugu artik birlesmis sirketler toplulugu haline dönüsmüstür. Birlesmis Milletler de, güçlü, zengin ve emperyalist devletler söz sahibidir. Orada alinan kararlar sadece onlarin kendi çikarlarini saglayacak nitelikteki kararlardir.
Burada, Devlet olarak kendimize de bir kaç soru sormamiz gerekiyor. Biz bu Birlesmis Milletler toplulugu içinde hangi konumdayiz? Ne kadar söz sahibiyiz? Alinan kararlarda ne kadar etkiliyiz? Orada alinan kararlari kendi milletimizle, yanlis mi, dogrumu oldugunu ne kadarini paylasiyor ve bilgilendiriyoruz?
Bir ayi geçkin bir zaman gecikmeyle alinan ve bazi yönleriyle halâ tartisilir boyutlari oldugu söylenilen Birlesmis Milletler Karari geregi, Lübnan-israil tampon bölgesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, Birlesmis Milletler Gücü diye ifade edilen askeri güce asker göndermemiz ne kadar dogru olacaktir. Orada herhangi bir çatisma vuku buldugunda, yaralanacak veya ölecek olan askerlerimiz ne ugruna ve ne amaç ugruna canlarini ve kanlarini feda etmis olacaklardir. Eger insanlik veya dünya barisi için diye düsünüyorsak bence çok yanilmis oluruz...
Lübnan'in, Filistin'in, oraya konuslandirilacak Birlesmis Gücü askerlerine degil, doktora, hastaneye, alt yapisini bir an önce toparlayacak müteahhit firmalara ve ekonomik yardimlara acil ihtiyaci vardir. Eger yapabileceksek Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bunlari saglamaya çalisalim. Bize Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu yakisir. Bu tür bir yaklasim içinde bulunmak, Türk Milletini o insanlarin gözünde daha da yükseltecektir. Her ne ad altinda olursa olsun oraya asker göndermemiz bizi o ülkenin insanlarina daha çok düsman yapacak ve diger emperyalist güçlerin oralara daha da kolayca egemen olmasina zemin hazirlayacaktir.
Birlesmis Milletler kurulus gayesine ulasmadikça ve orada alinan kararlar Emperyalist Devletlerin güdümünde alindikça, Birlesmis Milletlerin varligi sadece göstermelik bir sembolden ibaret olarak kalacaktir.
Saygilarimla.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol