"İSTİĞFAR OKUYUNUZ! İMDADINIZA YETİŞİRİM"

Değerli okuyucular, hepimiz günahkârız, aramızda kusursuz insan yoktur. Zaten kusursuz olmak insanın yaratılışına da terstir. Ancak burada önemli olan Tövbe etmeyi bilmektir. Büyüklük ve Erdem bundadır yani Tövebdedir. Bu hafta sizlerle Tövbe istiğfarın öneminden bahsdecek ve sonrasında da sizlerden gelen birkaç soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Günahlardan ve dertlerden kurtulmak için her zaman ve her yerde, namazlardan sonra, yatarken, mânâlarını düşünerek, çokça "Estağfirullah min külli mâ kerihallah" demelidir...
Allahü teâlâ ile kul arasında olan günâhların affolması için, gizlice tövbe etmek kâfidir. Başkalarına haber vermek lâzım değildir. Cünüpken Kur'ân-ı kerîm okumak, camiye girmek, camide dünya işlerini konuşmak, camide yemek, içmek,  uyumak, Kur'ân-ı kerîmi abdestsiz tutmak, harâm şeyleri dinlemek, yemek, içmek, avret yerlerini açmak, kul hakkı bulunmayan günâhlardır.
Hayvan hakkı bulunan günâhları affettirmek, çok güçtür. Hayvanı haksız olarak öldürmek, dövmek, yüzüne vurmak, tâkatinden fazla yürütmek, ağır yük vurmak, otunu, suyunu zamânında vermemek, günâhtır. Bu günâha hem tövbe etmeli, hem de, istiğfâr ederek yalvarmalıdır. Gayr-i müslimlerin hakkı için de, helâllaşmak lâzımdır.
Kul hakkı; mâlî, nefsî, ırzî, mahremî ve dînî olmak üzere beş türlüdür... Hırsızlık, gasp, aldatmak ve yalan söylemekle mal satmak, sahte para vermek, başkasının mâlına zarar vermek, mâlî olan kul haklarıdır. Bir kuruş mal için tövbe etmek ve sâhibi ile helâllaşmak lâzımdır. Mâlî haklar için, çocukların da helâllaşması, ödemeleri lâzımdır.
Nefsî, yani hayâtî günâh, adam öldürmek, bir uzvunu telef etmektir... Irza dokunan kul hakkı, gıybet, iftirâ, alay etmek, sövmek gibi şeylerdir... Mahremî olan hak, başkasının hanımına, çocuğuna, hıyânet etmektir... Dînî hak, akrabâsına ve emri altında olanlara din bilgisi vermeyi terk etmektir... Bunların ve bütün insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibâdet yapmalarına mâni olmaktır ve başkasına kâfir, fâsık demektir... Bütün bu günâhlar için tövbe etmek ve hak sahipleri ile helallaşmak lâzımdır. Hadîs-i şerîflerde;
(Tövbe eden, günâh işlememiş gibi olur.), (Günâhına pişman olmayıp, dili ile istiğfar eden, günâhında devam edicidir. Rabbi ile alay etmektedir) buyuruldu.
İstigfâr etmek, estağfirullah demektir ki, beni affet Allahım anlamındadır. Fevâid-i Osmâniyye kitâbında buyuruluyor ki: "Şifâ için, tövbe ediniz ve istiğfâr duâsını çok okuyunuz. Yani, Estagfirullâhel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el hayyel kayyûme ve etûbü ileyh, deyiniz! Ölümden başka bütün dertlere, hastalıklara karşı faydalıdır. Ölüm hastasının ağrılarını, sancılarını yok eder, rahat ölmesini sağlar."
Hûd sûresinde 52. âyetinde meâlen; (İstiğfar okuyunuz! İmdadınıza yetişirim) buyuruldu. Hadîs-i şerifte de; (İstiğfâra devam edeni Allahü teâlâ dertlerden kurtarır) buyuruldu...
Netice olarak, günahlardan ve dertlerden kurtulmak için her zaman ve her yerde, namazlardan sonra, yatarken, mânâlarını düşünerek, çokça "Estağfirullah min külli mâ kerihallah" veya kısaca "Estağfirullah" demelidir.
Sual:  (Kişinin dini arkadaşının dini gibi olur. Öyle ise, kiminle arkadaşlık yaptığınıza dikkat edin!) hadisi bana ters geldi. Biz bir ateistle veya bir Yahudi ile arkadaşlık ediyorsak, biz de onun gibi mi oluruz? Yahut o bizim gibi mi olur? O kendi dininde, biz kendi dinimizde kalamaz mıyız?
CEVAP: (Hadisin açıklaması nedir?) diye sormalı, (Bana ters geldi) demek uygun olmaz. Seyredilen TV, dinlenen radyo, okunan internet sitesi, gazete ve kitap da birer arkadaştır. Bunlar kötü olursa, insanın dinini de, dünyasını da yıkar. Çünkü ahlak, bulaşıcıdır. İyi ahlak da, kötü ahlak da bulaşır. Bu yüzden, iyi arkadaş seçemeyen, mahvolmaya mahkûmdur. Arkadaş, bir aynadır. (Bana arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim) sözü meşhurdur.
İyi arkadaş, dini ve maksadı aynı olan ve Allah rızası için sevilen, sâlih kimse demektir. Yediği içtiği ondan ayrı gitmez. Onun için malını, hattâ canını feda eder. Yoksa iş veya mesai arkadaşı demek değildir. İyi kimse kötüyü, mümin kâfiri sevemez. İyi ile kötü, ateşle su veya ateşle barut arkadaş olamaz. Biri diğerine zarar verir. Ateş barutu yakar, su da ateşi söndürür. Hristiyan'la Müslüman da arkadaş olursa, ya Müslüman dininden çıkar veya Hristiyan Müslüman olur.
Müslüman biri, bir dinsizi veya başka gayrimüslimi kesinlikle sevemez. Sevebiliyorsa ya imanı çok zayıftır veya o da dinsizdir. Herkes, sevdiği kimselerle arkadaş olur. Bir Müslüman, bir dinsizin dinsizliğini sevse, Müslümanlıktan çıkar. Dinimizde hubb-i fillah ve buğd-i fillah vardır. Yani sevmek de, sevmemek de Allah için olmalı. Müslüman, Allah düşmanlarına düşman, Allah dostlarına dost olur. Bir dinsiz, iş arkadaşımız olabilir, yol arkadaşımız olabilir, ama can dostumuz olamaz. İnternet sitemizde, (Hubb-i fillah ve buğd-i fillah) başlıklı yazıda geniş bilgi var.
Sual: Ağzın içi, abdestte ve oruçta, vücudun içinden mi, yoksa dışından mı sayılır?
CEVAP: Ağzın içi, abdestin bozulmasında iç organ, orucun bozulmasında ve gusülde bedenin dışı sayılır. Birer örnekle açıklayalım:
1- Dişimiz kanasa, kanı yutsak, abdest bozulmuş olmaz.
2- Ağza su alınırsa, ağız oruçta dış organ olduğu için, oruç  bozulmuş olmaz. Kan yutulursa, vücudun dışından içeri kan girdiği için oruç  bozulmuş olur.
3- Gusülde de ağız vücudun dışı kabul edildiği için, iğne ucu kadar kuru yer kalsa gusül sahih olmaz. Diş arasındaki yemek artığı, zamanla kuruyarak altına su geçirmezse, gusül sahih olmaz. Diş dolgusu da böyle gusle mânidir. Mâlikî mezhebi taklit edilirse, mesele kalmıyor.

Sorularınız ve görüşleriniz için  : mustafaruzgar22@hotmail.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol