HÜR MİLLETLERİN MÜCADELE HEDEFİ VE İNSANIN DEĞERİ -I-

"Bu yazı Amerikalı yazar John Steinbeck'in "CENNET YOLU" adlı eserinden alınmıştır.”
"Ben bunun üzerinde çok düşündüm, fakat hala anlayamadım. Anlaşılmaz şeydir o kadın. Bana öyle geliyor ki herkes gibi bir insan değil o. Bir eksiği var. Kalbi yok, belki, belki de vicdanı. Bizim birini anlayabilmemiz için onu kendi içimizde duymamız lazımdır. Ben bu kadını içimde duyamıyorum. Onu düşünür düşünmez hislerim karanlığa bürünüyor. Ne istiyordu, gayesi neydi, bilmiyorum. Serapa nefretti, ama niçin neye karşı, bilmiyorum. Anlaşılmaz şey. Sonra, nefret de manasızdı. Öfkeli bir nefret değil, insafsız bir nefret.
Yüzyılın ötesinde adım atıp atamayacaklarını bilemeyen ihtiyarlar önlerindeki günlere yüzlerini ekşiterek bakıyorlardı. Dünya değişiyordu zira. Eski tatlılığı kalmamıştı, fazilet denen şey de yoktu artık. Çökmekte olan bir dünyanın üzerini bir endişedir kaplamıştı. Neler de kaybolmamıştı ki. Nezaket mi, rahat mı, güzellik mi! Hanımlar hanım değildi artık, beylerin de sözüne güven yoktu.
Ah, neredeydi çileklerin eski tadı! Neredeydi o kadın kalçalarının eski cazibesi!
Bazen öyle oluyor ki insanın o başının içini bir nur bürür. Hemen hemen herkeste oluyor bu. Gittikçe büyüdüğünü, yahut da dinamite doğru ilerleyen bir alev gibi yavaş yavaş sardığını hissedersiniz. İçiniz erir, sinirlerinize bileklerinize bir haz yayılır. Cildiniz havanın lezzetini duyar, derin derin aldığınız her soluk ne tatlı gelir.
Bu his başlangıçta, gerine gerine esnemenin zevki gibi bir zevk verir, insana. Beyninde bir alev gibi çakar, gözünüzün önünde bütün dünya ışıldar. İsterse bütün ömrünüz kasvet içinde geçmiş olsun, bütün tarlalarınızı, bostanlarınızı zulmet kaplasın, hayatınızın en mühim hadiseleri bile silik ve renksiz olsun, kafanızın içinde bu ışık yandımı, kulaklarınızı bir ağustos nağmeleri okşar, burnunuza hoş bir toprak kokusu gelir, gözleriniz bir ağacın altında dalgalanan bir ışık yakar. O zaman, bir sel gibi taşarsınız, fakat gene de eksilmezsiniz.
Bence bir insanın bu dünyadaki değeri beyninde yanan ışığın kuvveti ve sayısı ile ölçülebilir. Tek başına bir şeydir bu ama, bizi dünyaya bağlar. Yaratıcılığın anasıdır bu ve her insanı diğerinden ayırır.
Devam edecek...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol