HALKIN DIŞINA DÜŞEN BİR SİSTEM GÜCÜNÜ KAYBEDER

Mustafa Kemal Yeni Türk Devleti'ni halka dayandırmıştır. Osmanlı ise bunu yapamamıştır. Çünkü Osmanlı'nın belli başlı bir milleti yoktu. Türk ile yola çıktığı halde bir zaman geldi ki ortalıkta Türk yoktur. Türk'ten başka herkes vardır. Çünkü Osmanlı'nın kurduğu Devlet Sistemi bir halka değil, birçok halka dayandırılmıştır. Osmanlı'da kaybolan bu Türk'ü Mustafa Kemal ATATÜRK özgürlük ve bağımsızlık savaşı ile ortaya çıkarmıştır. Zira Mustafa Kemal siyasi tarihi, siyasi tarihteki gelişmeleri okumuştu, iyi biliyordu. "HAKİMİYET yani Egemenlik Kayıtsız Şartsız Halkın" dedi de başka bir şey demedi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni halkla birlikte kurdu. O, biliyordu ki, siyasi bir sistemin ayakta durması, bir halka dayanmasına bağlıdır. Bu görüşten yola çıkan Mustafa Kemal, HALK DEVLETİ'ni kurmuştur. Böylece halk, devletin ve ülkenin sahibi olmuştur. Halk sisteme dahil edilmiştir. Oysa Osmanlılar'da Devletin sShibi, Toprakların hükümdarı padişah idi. İsterse, halkın savaşarak kazandığı toprakları ARPALIK adı altında ayanlara, yaranlara, kendisinden sonra gelen devletin önde sahiplerine verebiliyordu. Bu nedenle Osmanlı'nın DEVLET SİSTEMİ halkın dışında idi. Sistemin halkla ilgisi yoktu.
Sosyoloji Profesörü aziz dostum Cahit Tanyol bir yazısında der ki "DEVLET ÇÜRÜR FAKAT HALK ÇÜRÜMEZ". Osmanlı Devleti'ni çürüten, halka dayanmamış olmasıdır. Osmanlı'da idare halkı kucaklamıyordu. Bu yüzden HALK(CUMHUR) dağınıktı. Bu dağınık topluluklar bir zaman sonra çeşitli devlet adı ile ortaya çıkmışlar, Osmanlı ile savaşmışlar, Balkanlar'da Türk'ü tarihe gömmüşlerdir. Mustafa Kemal bir konuşmasında, "Ben der, Balkanlar'da oluşan bu küçük küçük devletçiklerin bir gün Osmanlı Devleti'ne saldıracaklarını düşünerek onları etkisiz kılacak bir plan üzerine çalışmıştım. Bundan Talat Paşa'nın da haberi vardı. "Mustafa Kemal bununla 1912 Balkan Savaşı öncesi Balkanlar'da bu küçük devletlerin Osmanlı'ya karşı oluşturdukları HUSUMET CEPHESİ'nden söz etmektedir. Yani Prof. Dr. Cahit Tanyol devletin çeşitli nedenlerle çürümesi halinde yıkılabileceğini, halkın ise bir GÜÇ olarak ayakta kalabileceğini işaret etmektedir. Çünkü halk diridir, topludur, bir tehlike anında bir ve beraberdir. Bu gerçeği göz ardı etmemek gerekir. Milli mücadelede KONGRELER DÖNEMİ bunu amaçlamıştır. Halkı bir hedef doğrultusunda bilgilendirip, bilinçlendirip organize etmek, milli iradeyi bir amaç için hazırlamaktadır. Mustafa Kemal'in başarı sırlarından biri budur. Halkı dışlamak değil, halkla beraber olmaktır.
Demokrat Parti'nin iktidar olduğu 1950-1960 döneminde, siyaset sahnesinde eriyen partilerin taraftarları için "YIĞINI ALTTAN YİYENLER" tabirini kullanırlardı. Yığını Alttan Yiyenler, partilerini bitirenler için söylenirdi ama aslında kelime geniş anlamı ile halkı uygarlık yolunda bir yere götürememiş olmayı kastediyordu. İnsani gelişmişlik açısından geri bırakılmayı işaret ediyordu. Halk uygarlaşmazsa kendini bitirir. Çürüyüp ölmez ama üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi olur. Kendinden başka kimseye zararı olmayan bir zavallı durumuna düşer. Bunun için, halkı, sistemin dışına düşürmemeye bakmak gerekir. Demokrasilerde sistemin içinde olduğunu zannettiğimiz bir halkın, bir gün sistemin dışına düştüğünü görmek mümkündür. O zaman yığının alttan yendiğini görürüz ki iş işten geçmiş olur. Devlet hayatında her şey halkla başlar, halkla biter. Halksız demokrasi olmaz.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol