BEN KIRKLARELİ'YİM

Türkiye'nin Avrupa kıtasının Trakya bölümündeyim. Güneyimde Tekirdağ, batımda Edirne var. Yıldız dağlarına dayadım sırtımı, yayıldım Istranca'nın etekleri Ergene havzasına. Ergene ırmağı ve Kolları Ana dere, Poyrazlı dere, Sulucak, Rezve deresi sular topraklarımı Meriç'e giderken. Topraklarımda can bulur arpa, buğday, ayçiçeği, pancar, fasulye, mısır, susam, salkım salkım üzümler verir bağlarım. Bizans döneminde adım Saranta Ekklesies idi. Daha sonra Kırkkilise'ye dönüştü adım. Ben İran, Odrys, Makedonya'da Galat dönemlerini yaşadıktan sonra geçtim Rusların eline. Berlin anlaşmasıyla geri alındım Ruslar'dan. Balkan Savaşları yaşadı toprağımın kahraman insanları. Sonra kurtuluş savaşı.
Göğümde yıldızlar kadar insan bağrımda can verdi. Bu savaşlarda kan aktı günlerce. Sonra biri konuştu kıyılarımda; sarı saçlı, mavi gözlü, dik duruşlu, her halinde çelik gibi bir irade saklı. "Geldikleri gibi giderler ". Yıl 1918 ve yıllarca süren o amansız, iman, azim ve şevkle verilen mücadele. Fakir, yorgun, ama birbirine sıkı sıkı kenetli insanlarım. Karşı durur her zulme, eziyete… Yendi azmiyle tüm dünyanın en güçlü silahlarını; vatan bildiği topraklarını vermedi, canını verdi ama vermedi topraklarımı. Serildi bağrıma nice gençler, kadınlar, çocuklar, vatan için akıttılar oluk oluk kanlarını her karışıma ama benden vazgeçmediler.
Karadeniz' de kıyılarım var. Longoz ormanlarının bin bir ton yeşili ile kucaklaşırım Karadeniz'in masmavi denizinde. Kıyılarımda İğne ada, Liman köy, kıyı köy var. Ormanlarım var, kollarımın gökyüzüne uzandığı. Meşe, gürgen, kızılçam, karaçam, dişbudak ve kızılcık, akçaağaçtır adları. Mor bakışlı kekliklerim açar tepelerimde. Anıtlaştı çınarlarım, topraklarımda. Ormanlarımda, korularımda hayat bulur; karaca, tavşan, tilki, kurt, geyik, çakal, porsuk, sansar, yaban kedisi, kunduz, keklik, bıldırcın. Alabalıklar yüzer derelerimde; kimi pabuç dere, kimi kara derede. Kuşlardan, kumru, guguk, sığırcık, söz ve çalı bülbülleri, şakır ağaçlarımın kollarında. Kartal, doğan, şahin atmaca, kerkenez, akbaba, baykuş, kukumav süzülür mavi göklerimde. Baharda misafirim olur, siyah beyaz leylekler. Giderler geldikleri gibi sonbaharda Afrika, Yeşil Nil bölgelerine. Koruyamadım bağrımda yaşayan bazı kuşları. Tükenecekler, neredeyse türleri. Yalıçapkını, turna, alaca baykuş, kanarya, maskeli örümcek kuşu, beyaz sinek kapan, kara kuyruk kapan, kırmızı saket kuşu, belki süzülemeyecekler başımın üstünde yıllar sonra. Halkım geçimini sağladı sığırla, manda, koyun, keçiyle. Bir kovan arı, iki dönüm tarla diye arılar çoğaldı ocağımda. Bal arısı, kaya arısı, küçük arı, hint arısı. Dağ balı, akasya balı, ayçiçeği balı ürettiler halkıma.
1658 yılında Evliya Çelebi geldi ziyaretime, üzüm kasabası ya da bağ şehri anlamında Lozengrad dediler bana." Bir dekar bağı olanın iki ton üzümü, bir kovan arısı olanın iki dönüm tarlası vardır." Sözü bana aittir. Sarı saçlı, mavi gözlü dik duruşlu geldi bir gün bana misafir. Hardaliye ikram ettim ona. "Milli içeceğiniz olacak hardaliye bundan sonra" dedi. Ve yıl 1923. Geldikleri gibi gittiler bağrımdan. Sarı saçlı, mavi gözlü, dik duruşlu, her halinde çelik gibi bir irade gizli, gür ve kararlı bir sesle söylemeseydi; "Geldikleri gibi giderler" diye ben Kırklareli olur mu idim. Bağrımda bunca canlı barınır mı idi.
HATİCE OPAK BİLGİN

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Guzel olmus ilk yaziniz. Tebrikler.

  2. Filiz konuşkan akçay 07 Şubat 2015 Cumartesi 15:05:07

    Ne güzel anlatmışsınız memlekatimizi Hatice hanım yüreginiz dert görmesin.

  3. harikasın akadaşımtümkalbimle kutlarım

  4. Güzel yorumlamışsınız Tebrikler!... Başarılarının devam etmesi temennisi ile saygı ve selamlar!..