ATATÜRKÇÜ EĞİTİM FELSEFESİ -II-

Bu neden yüzünden bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme sonuçlarını topluma mal etmek, toplumda yeni istekler yaratmak kolay olmayacaktır. Olaylar ve sonuçlar çağdaş teknik araçların kırsal kesimlere bir gereksinme sonucu değil, bir özenti, bir moda havasında girdiğini göstermektedir. Üretim fazlasının paraya dönüşen kısmı kırsal kesimlerde yaşayanlarda fazla bir değişiklik yapmamaktadır. Doğa yardımını esirgediğinde üretim düşmektedir. Biz bunu halkımızın "YOKSULLUK KÜLTÜRÜ"nün oluşturduğu bir dünya görüşü içinde üretime gittiği gerçeğine bağlıyoruz."YOKSULLUK KÜLTÜRÜ”, tevekkül ve daha yükseklere erişme isteğinin az olmasını içermektedir. Hani "Bir lokma bir hırka" felsefesi var ya bu odur işte… Bu çağdışı kültürü, dünya görüşünü sosyo-ekonomik yapı ve koşullar oluşturmaktadır. Türkiyemiz’i sosyal bunalımlara, ekonomik kısırlığa iten en büyük neden budur. Kanaatimizce bunu yok etmenin yolu reformları yozlaştırmadan, geciktirmeden yapmak, dengeli bir ekonomik kalkınma yolu izlemek, örgün ve yaygın eğitimleşmeyi gerçekleştirmektir. Ulusal gereksinme bu yönde olduğu halde kitlelerin eğitimleşmesi yolunda yaygın ve etkili bir çalışma göze çarpmamaktadır. Örgün eğitimden söz edilirken Yaygın Eğitime değinilmemesi dikkati çekmektedir. Oysa Türkiye'nin sorunu A.B.C'yi bilenlerle Alfabesizler arasında bir dialog kurulmasını etkin biçime getirmektir. Bunun için Örgün Eğitim yarının Halk Eğitimine, kitle eğitimine yönelmek, yığınları ülkenin gerçekleri etrafında doğru bilgilerle aydınlatmak gerekmektedir. Hiç kimse aldanmasın. Bürokrasi nedeniyle Halk Eğitimi bu görevi yapmaktan uzaktır. Bir kez bu örgüt, halkta yeni istekler, davranışlar, bir fazla ekonomik değer yaratmak gücünden yoksundur. Atatürk'ün kurduğu Halkevlerinin yerini doldurması istenen bu devlet kuruluşu Gönüllü Hizmet Potansiyelinin özgür hareketinden ürkmektedir. Bürokratik tutumla uygulanan Halk Eğitimi teknik ve yöntemleri bu örgütü devletin sırtına bir yük durumuna getirmiştir. Yılda 200 milyon lira harcadığı söylenen bu örgütün yaptığı işi Atatürk'ün Halkevleri birkaç milyonla yapacak durumdadır.
KÜLTÜR MERKEZLERİ
Zamanımız " bilginin refahı artırmak gayesiyle bir teknoloji ve ticaret halinde geliştirildiği" çağdır ve Türkiye bunun dışında değildir. Etkin, ihtiyaç duyan, yeni istekler, özlemler peşinde koşan, bilinçlenen bir toplum dinamiğinin biçimlendirdiği devlet-halk ilişkisinin geçerliği olduğu bir döneme gelinmiştir. Bu bakımdan Türk toplumunun temel sorunlarından biri eğitimleşmek, kültürleşmektir. Dünyayı parçalamadan, ikiye bölmeden, dünyaya ait bir görüşle onun üstünde fütuhat yapmak zorundayız. Bu bir uygarlık savaşıdır. Fakat ne büyük ayıp ki, nüfusumuzun % 63 'ü hala okuma-yazma bilmemekte, %62'si üretime katılmamaktadır. Yani tüketici durumdadır. Büyük kentler dışında, özellikle kesimlerde işgücü değeri milyarlara varan açık ve gizli bir işsizlik hüküm sürmektedir. Kırsal kesimlerde gördüğümüz değişikliğin yüzeyde kaldığı, aklın eylemsiz kaldığı bir gerçektir.
Görülüyor ki, kendisi için bir dize reform yapacağımız büyük kitle eğitimsizliğin yarattığı ilginç bir görünüm içindedir. Olayların yorum, sorunların çözüm beklediği bir dönemde taşrada çağdaşlığı bulunmayan bir yaşam sürüp gitmektedir. Halkın ve aydınların bir çatı altında toplanmaları, etkileşmelerini mümkün kılacak KÜLTÜR MERKEZLERİ yoktur. Atatürk'ün kurduğu, Halk Eğitimin en güzel en etkili teknik ve yöntemlerini bünyesinde, kuruluş amacında bulunduran Halk evleri devlet himayesi dışında bırakılmışlardır. Hiç kuşkusuz bu durum toplumumuzun büyük bir kesiminin, özellikle kırsal kesimlerde yaşayanların Nakli ve Temasal Bilgi ortamının oluşmasına, pekişmesine yol açmıştır. Bu neden yüzünden toplum, " Osmanlılık ve İrtica yüzünden hasta" kalmıştır. Oysa Akılcı ve Gerçekçi Mustafa Kemal'in ilk yendiği, daima yenik tutulmalarını öğütlediği bunlar olmuştur.
"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler ve tarikat üyeleri ülkesi olamaz" demişti. Atatürk'ün devletin halkla bütünleşmesi ilkesini Osmanlılığın, irticanın yenik tutulması koşuluna bağladığı bilinen gerçeklerdendir. Bunun için bilgisizlikle, irtica ile savaşmak Ulusal Eğitimin amacı olarak saptanmıştır. Halk İkici Dünya Görüşü'nden kurtarılacak, bilimin önderliğinde çağdaş uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. Bunu Ulusal Eğitim gerçekleştirecektir. Ulusal Eğitimin amacı bu kadar büyük ve kutsaldır. Devamı yarın yayımlanacak...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol